Prof. Stefano D'Anna Resmi Websitesi

Türkiye İçin Bir Düş

b-51185-Türkiye

Türk okurlarına ithafen aylık makalelerimin yayınlanması konusunda Tempo dergisinin bana yönelttiği daveti, bu ülkeye duyduğum sevgiyi dile getirmem ve Türkiye’nin daha iyi ve müreffeh bir geleceğe nasıl taşınabileceği konusundaki bazı fikirleri paylaşmam açısından bir fırsat olarak değerlendirerek hevesle kabul ettim. Bu amaç doğrultusunda, ekonomist ve sosyolog kimliklerime bel bağlamam büyük ölçüde yetersiz kalacaktır.. Pek çok dile çevrilen ve uzun zamandır Türkiye’de en çok satan kitaplar arasında bulunan Tanrılar Okulu, O’nun yanında geçirdiğim çıraklık yıllarımın bir ürünüdür. Gerçek düşler bulaşıcıdır ve ben O’ndan, pragmatik düşleyenler için, ekonominin mutluluk olduğunu öğreten bir Okulun düşünü kaptım;  Altıncı hissi önsezi ve yedinci hissi düşlemek ile yetenekleri gelişmiş, vizyon sahibi liderlerden oluşan yeni bir neslin şekilleneceği bir Oluş Okulu. Kitlesel eğitim, bu nitelikteki bireyleri yetiştiremez. Eğer bildiğimiz okullar ve üniversiteler insanlar içinse, o zaman bizim Tanrılar için Okullara ihtiyacımız var. Bir ulusun serveti, sahip olduğu ihracat hacmi, endüstriyel üretim kapasitesi, doğal kaynaklarının bolluğu, petrol yatakları, altın madenleri ya da elmas rezervleri değildir. Bir ulusun gerçek serveti, sahip olduğu sisteminin, değerlerinin niteliği ve bunun da ötesinde, her türlü iç çatışmadan ve olumsuz düşünceden, gündelik ölümlerin her çeşidinden arınmış, duygusal yönden sağlam bireyler yetiştirebilme kapasitesidir. Toplum içindeki değişim ancak her bir bireyin kendi kişisel çabası ile gerçekleşebilir. Gördüğün ve dokunduğun herşeyin, insanoğlunun ele geçirdikleri arasında faydalı, güzel ve doğru olan herşeyin ardında… her kuruluşun ve bilimsel başarının kökeninde, her zaman bir kişinin düşü…bir bireyin vizyonu vardır. Bir kuruluşun, bütün bir medeniyetin ömrü, vizyon sahibi kadın ve erkeklerinin, uygulamacı düşleyenlerinin, bireylerinin varlığına dayanır. Onlar olmadan gelişim düşünülemez. Bu fikirlerimi ifade ettiğim ilk fırsat, Forum Istanbul 2023 toplantısına yabancı konuşmacı olarak katılmam için Başkanı Yavuz Canevi tarafından aldığım davet ile gerçekleşti. Katıldığım toplantı, Forum’un sekizinci birlikteliği idi ve gelmiş olduğumuz bu noktada, sadece saygın, yıllık bir buluşmanın ötesine geçerek, Türkiye’nin beyin takımı olma arzusu içinde bir prensip kuruluşu halini almıştı.

Nitekim Forum her yıl, 600 en iyi beynini, çok hayati bir soruya cevap bulabilmek amacıyla biraraya getirmişti: 2023’e, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümüne doğru, Türkiye’nin dünya insani gelişiminde ve küresel ekonomik kalkınma sürecinde anahtar rol oynayabilmesi için neler yapabiliriz? Forum’da da paylaştığım gibi dünyanın içinde bulunduğu krizin, finansal ya da ekonomik temelli olmadığı görüşündeyim. Ekonomik ya da finansal problemler neden olamazlar. Onlar sadece sonuç olarak nitelendirilebilirler. Şu an yüzleşmekte olduğumuz gerçek kriz, ahlaki donanıma sahip kusursuz liderlerin yokluğundan kaynaklanan bir değerler krizidir. En iddialı projeleri gölgeleyen başlıca engel, finansal ya da maddi kaynakların yetersizliği değil, bir amaç uğruna hizmet etmenin bilinciyle işine yaklaşan, kendini o işe adamış, yetenekli, dürüst ve verimli, kısaca bütünlük sahibi insanların yokluğu, seven ve düşleyen, endişe ve korkularından arınmış, cesur fikirler tasarlayabilen ve yaşamlarını tüm güçleri ile kendi gerçekliklerini yaşamaya adamış bireylerin eksikliğidir. Türkiye’nin geleceğine yönelik somut bir Proje fikrinin geliştirilerek resmi olarak açıklanması bu toplantıdan sonra gerçekleşti. Ben bu Proje’ye ‘A Dream for Turkey – Türkiye için bir Düş’ adını verdim. Bu düşü gerçekleştirmek ve 2023 yılı itibariyle Türkiye’nin BRIC’in gelişmekte olan devleri (Brezilya, Hindistan ve Çin) arasına dahil olmasını sağlayabilmek için, bu ülkenin, yeni nesil liderler, her türlü ideoloji ve batıl inançtan arınmış kadın ve erkekler yetiştirmeye ihtiyacı vardır. Onlar, yeni bir insanlığın sağlıklı hücreleri ve hem bu ulusun hem de dünyanın gerçek zenginliğidir. Kitlesel eğitim onları yaratamaz. Bu insanların bireysel ilgiye, tek tek ve özenle işlenmeye ihtiyaçları var. ‘Birey’ kelimesini pek çok defa, taşıdığı anlamın ne kadar derin ve önemli olduğunu anlamadan kullanıyoruz. Bu kelimenin eski Latince bir kökeni vardır. Kaynağını, bölünemez, bütün anlamlarına gelen ‘individuum’ kelimesinden alır…yani bütünlük sahibi demektir. Bu sebeple, çatışmacı psikolojileri ile belirginleşmiş, bölücü yaklaşımlara sahip tüm sıradan insanları ‘dividual – bölünmüş’ olarak adlandırmalı, ve birey kelimesinin sahip olduğu unvanı, bu özel manevi koşula, bütünlük adı verdiğimiz, liderliğin temel niteliği olan Oluş’un Birliği’ne ulaşmış, az sayıdakilerin arasında çok az olanlara ayırmalıyız. “Bütünlük ve korkusuzluk ilkeleri ile yönetilen bir Türk ekonomisi düşlüyoruz, tıpkı Türk Milli Marşı’nın ilk kelimesine kazınmış olan o eşsiz vasiyetin söylediği gibi: Korkma!”  sözleriyle konuşmamı tamamlarken, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu genç, aydınlık liderlerin eğitilmesinin; para, bilgi, güç ya da sosyal mevkiiye sahip olmaktan çok daha fazla, kendileri hakkında öz bilgiye sahip, kendini bilen bir gençliğin gelişimi ile yine kendilerini; olumsuz duygulardan, önyargılardan ve geçerliliği kalmamış fikirlerden özgür kılabilme, her türlü engel ve kısıtlanmışlığın üstesinden gelebilme ve içlerinde mükemmelliğe karşı asla boyun eğmeyen bir tutku besleme kapasitesine sahip olmak ile ilgili olduğu inancını ileri sürdüm.

Bu konuşmamı takip eden birkaç gün içinde bu fikir, kuruluşların, vakıfların ve iş adamlarının geniş ölçüdeki kabulünü kazanarak, özel bursların oluşturulması ve yeni bir kurumun, üniversite olmayan bir araştırma merkezi ile birlikte eşsiz bir eğitim programının hayata geçirilerek dünyaya örnek teşkil etmesi için doğrudan bir Proje’ye dönüştü. Bu Proje’nin hedefi, liderlerden, vizyon sahibi insanlardan, uygulamacı düşleyenlerden, bağımsız yaratıcı düşüncelerin sahiplerinden ve bireylerden oluşan yeni bir nesli eğitmektir. Onlar bu ulusun gerçek serveti olacaklar. Bu, yürekli, güzel bir girişimin sadece bir başlangıcı… 2010 yılında, “A Dream for Turkey – ‘’The Future Leaders for The World Program” ; Uygulamacı düşleyenlerin eğitilmesi, Türkiye ve Avrupa’da aldıkları eğitimle potansiyellerinin geliştirilmesi, değerli insanların yaratılması, Türkiye için en büyük gurur kaynağı olacaktır. Gençliğe bildirilecek daha iyi bir haber ve iletilecek daha güzel bir yeni yıl dileği olamaz

Dışarıda bulabileceğin hiç bir çözüm yok. SEN çözüm haline gelmelisin. Bu bir devrim, politik ve ticari liderlikteki bir anlayışın ters yüz edilmesidir.

Prof. Stefano D’Anna