Mutlu Yıllar Amerika
Bu sene Amerika 235 doğumgünü mumunu üfledi. Bu yıldönümü, Amerikan Rüyası’nın ve dünyayı istila etmiş olan Hollywood, Coca-Cola, BlueJeans ve Rock and Roll’un sembolüdür. Fakat Özgürlük Bildirgesi’nde onaylanmış olan, uçsuz bucaksız alanlar gibi sonsuz fırsatların ütopyasını fark etme ve tüm insanlar için devrimci “mutluluğun peşinden gitme hakkı” sözü yavaş yavaş bilincini yitirdi ve gözden kayboldu. Ben de bu kutlamayı ve bu makaleyi fırsat bilerek, size, sevgili Tempo okuyucularına ilk kez duyacakları ve öğrenecekleri gerçek bir hikayeyi anlatacağım.
Başarısız Bir Tecrübe
200 yıldan fazla bir süredir Amerika, Pilgrim Fathers(Amerika’ya ilk yerleşen kolonici topluluk)’dan 1900’lerin başındaki Sicilyalı göçmenlere kadar, kollektif bir imajı, yaşlı Avrupa’yı yüzyıllardır geri alınamaz şekilde çürütmüş çirkinliğin olmadığı bir dünyanın düşünü – Yeni bir Dünya’nın düşünü temsil etmiştir. Ne yazık ki, onun vahşetinin ve soyunun hikayesi Eski Dünya’dan farklı olmamıştır. Gezegenin bütün çelişkilerindeki ilişki, suç oranlarındaki artış, etik liderlerin eksikliği politikada olduğu gibi iş dünyasında da, merkezinde devasa şeklinde ve bozuk bir motor olan bir ekonomi: dünyadaki en büyük savaş endüstrisi; Amerikan Rüyası ve Sivil Haklar Bildirgesi tarafından belirtilmiş itibar ve özgürlük değerlerinin tersinde bir yöne gidiyor. Bugün, doğumundan 235 yıl sonra, Amerika – mutlu ve adil bir toplumun imkansız düşünü gerçekleştirme çabalarının uzun hikayesinin sadece başka bir bölümü şeklinde başarısız bir tecrübe olarak düşünülmelidir.
Amerikan Çağı
Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren XX. Yüzyıl Amerikan Çağı olmuştur. Son yüzyılın ilk on yılına kadar Avrupa, bilimi, teknolojisi, kültürü, askeri ve politik gücü ile dünya sahnesine hükmetmiştir. Mantıksız hatalarla dolu geçen birkaç yıl Avrupa’yı Açık Alanlar Ülkesi’nin arkasına atmaya yetmiştir. Doğu, Eski Yunan, Roma medeniyetleri, İngiliz İmparatorluğu, hepsi çökmüştü ama yavaş yavaş.. Dünya, modern Avrupa’da gördüğü gibi böyle bir hızlı çöküşü, tarihinde daha önce hiç görmemiştir. İki dünya savaşı ile, Amerikalılar özgürlük ve batı güvenliğinin kahramanları oldular, Amerika ise vaat edilen ülke olarak bütün insanlar için sınırsız fırsatlar ülkesi haline geldi. Son yıllarda, bu umutlarla ve düşlerle örülmüş imaj, Amerikan gerçekliğinin diğer yönleri ile dağılmış durumdadır: İçsel çelişkiler, ırksal sürtüşmeleri takiben genç siyahi liderlerin elenmesi, uluslararası entrikalar ile politik ve finansal skandallar, kitle katliamcıları ve kitleler içinde cinayet, bir türlü yerinden kıpırdamayan Mutlu Son’a inancı ciddi şekilde sarsmış olan terörizm fenomenine varmak-Amerikan Rüyası’nın kurucu ilkesidir.
Mutluluğun Peşine Düşme Hakkı
Amerika için Dört Temmuz, Ulusal Bağımsızlık Günü veya Türkiye gibi diğer ülkelerdeki Cumhuriyet Bayramı gibi sadece bir gün tatil değildir, her Amerikalı’nın kutsallaştırdığı gerçek bir tatildir. Her şeyin üstünde bu yıldönümü, onüç eyaletin 1776 yılında tam bir uyum halinde birleşerek oyladığı tarihi Bağımsızlık Bildirgesi’ni- aslen Amerika Birleşik Devletleri’nin Doğum Sertifikası olan Sivil Haklar Bildirgesi’ni de içeren anma vesilesidir. Bu tarihi dokümanda dünya tarihinde daha once hiçbir Bildirge veya Deklarasyonda garanti edilmemiş bir hak kabul ediliyordu. Diyordu ki: “İnsan yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkına sahiptir.. Ben her zaman böyle devrimci bir kabule hayranlık duymuşumdur ve hayret etmişimdir. Herhangi bir insanın mutluluğu araması hakkı yeni bir insanlığın feryadıdır! İnsan türünün uçsuz bucaksız cemiyetlerini sarsma gücüne sahip olmuştur ve milyonlarca insanı, haysiyetlerini fethetmenin yolunda harekete geçirmiştir. Son iki yüzyıldır ve gelecek yüzyıllar için, bunu okuyan hiç kimse bu birkaç kelimenin içine sıkıştırılmış gücü hissetmeden sırtını dikleştirmenin önüne geçememiştir. Eski insanlığın zihinsel şemasını alt üst etmişlerdir ve milenyumlar boyunca eski önyargılarla yıkılan dünyanın düzenini ters yüz etmişlerdir.
Müthiş Bir Keşif
Bütün insanlık için mutluluk hakkının onayı beni gerçekten çok etkiledi ve ilham verdi. Bunun, her insanın kalbinde ve tarihin evrensel konserinde sonsuza dek yankılanmak üzere kadere yazılmış bir özgürlük haykırışı olarak cennette yazılmış kitabelerden biri olduğunu düşünmüştüm. Ben her zaman bütün ulusların ve insanların Haklar Bildirgesi’ndeki Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde inşa edilmiş olan ölümsüzlüğün bu parçası için Amerika Birleşik Devletleri’ne müteşekkir olmaları gerektiğini düşünürüm. Bir sosyolog olarak, 1776’da daha henüz yeni doğmuş bir ülkede, Thomas Jefferson ve Banjemin Franklin tarafından yönetilmiş bir grup kanun koyucu filozofun ölümsüz bir Bildirge tasarlamasını ve daha önce hiçbir hükümet tarafından onaylanmamış bir hakkı tasavvur etmelerini sıradışı buldum. Hayranlığım beni bunun hakkında daha çok araştırma yapma kararına doğru yönlendirdi. Oldukça çaba ve zaman gerektiren araştırmalar ve çalışmalardan sonra bu beyannamenin nefesimi kesen esas kaynağını keşfettim. Sizlere, sevgili Tempo okuyucularına ilk kez dinleyeceğiniz ve bileceğiniz bu gerçek hikayeyi anlatmak için Dört Temmuz’dan ve bu makaleden daha iyi bir fırsat bulamazdım.
Mutluluk Hakkı’nın Napoli’li babası
Ben her zaman bu Bildirgenin tarihi ifadesi ile doğduğuna ve mutluluk hakkının Bildirge’nin ilk taslağından itibaren keşfedilip, yerleştirildiğine inandım. Keşfettiğim şey, belgenin kabataslağı, hala müsvedde, o noktada John Locke’ın deyimi olan “ İnsanların mülkiyet hakkı vardır”’ı içeriyordu fakat bu önerge Amerikan Devrimi’nin kurucu babası Benjamin Franklin’e inandırıcı gelmemişti, işte bu noktada sıradışı bir şey yaptı- net olmak için Napoli’ye bir temsilci heyeti gönderdi. Bu iki aracının ismini bulabildim: Fransız İhtilali’nde önemli rol oynayan devlet adamı Robespierre taraftarı Paris’teki Napoli’li diplomat Luigi Pio ve Avrupa’nın en önemli hukukçusu: Gaetano Filangieri ile yüzyüze gelmesi için görevlendirilmiş olan başkan Leonardo Panzini. “Mevzuat Bilimi” nin yazarı, Napoli’linin her zaman masasında tuttuğu kitap ve çok fazla sayıda insan için “kollektif Mutluluğun” mucidi olmak Benjamin Franklin’e hukuki bir mücevher kazandırdı, öyle bir ölümsüzlük tohumu ki; daha sonradan bunu yaşam ve özgürlük hakkı ile onüç koloninin oybirliğine vardığı bir bildirgede birleştirecekti. Bu belge insanlığın umudu adına adil ve refah içinde bir toplum yaratmak ve bir gün ölümsüz ve mutlu yaşayan bir tür olabilmek için bir anıt olarak kalacaktır.
Amerikan Düş’ünün Orijini
Şimdi biliyoruz ki; Birleşik Devletler’in doğum sertifikası olan Bağımsızlık Bildirgesi’nin Napoli’li bir babası var. Haklar Bildirgesi’ne mutluluğu aramayı yerleştirme fikri, Avrupa’nın şuurunun en yüksek seslerinden idealist hukukçu ve pragmatik filozof Gaetano Filangieri’nin zekası ve özel tutkusu ile doğmuştur. Filangieri tarafından icat edilen “İnsanın mutluluğu arama hakkı vardır” ve Özgürlük Bildirgesi’nin metnine eklenen ve Locke tarafından teklif edilen “İnsanın mülkiyet hakkı vardır” arasında büyük bir uçurum vardır. Bildirge’nin ön planını ortaya çıkartan ölümsüzlüğün bu parçasının, Amerika’nın iki yüzyıldan fazla süredir tadını çıkarttığı her türlü refahın gerçek sebebi olduğuna inanıyorum. Dünyanın her yerinden insanları çekme ve asimile etme kapasitesi ile Amerikan Rüyası’nın yaydığı yoğun özgürlük parfümü ve bu parfüme çekilen insanlar ile A.B.D. dünyadaki diğer uluslar arasında bir yükseliş deneyimleyecektir. Hepsi Bildirgeye ekilmiş olan bu aydınlık tohumda ve bu ölümsüzlük parçasında, bir başlangıç ve bir açıklama bulurlar ki Birleşik Devletler’in gücü buradan gelişmiştir. Mutluluğu arama hakkı “Amerikan Bayrağı” ndan daha Amerikan bir hale gelmiştir ve bu ülkenin misyonunun ilkelerinin en önemli ifadesi olmuştur. Amerika’nın hikayesi İtalya’da Columb’un keşfi ile başlar ve Filangieri’nin(Napoli’nin Plato’su) icat ettiği Doğum Sertifikası ile buraya geri döner.
Amerika, bir Oluş halidir.
Amerikan toplumunun geçen zamanlarda göstermiş olduğu çöküş sinyalleri, sıkça suistimale uğrayan bir düşün yavaş yavaş azalması ile vahim bir hale gelerek, daha çok doymazlığa ve güç tutkusu haline dönüşmüştür. Dünyada oluşan problemler karşısında çözümler bulunmak ve, medeniyetleri ve insanları kucaklamaya dair dünyaya vaat edilen söz hiç bir zaman gerçekleştirilmedi. Her ne olursa olsun, bugün 4 Temmuz, pek çok Amerikalı karşıtlarının, profesyonel Cassandra’ların-Yunan Mitolojisi’nde kahin- ve falcıların belirttiği gibi Amerika, sadece bir ulus değil, aynı zamanda şu anda olduğumuz noktadan daha iyi durumda olduğumuz en derin yerimizde, oluşumuzun gizli dosyasında taşıdığımız uzak köklere sahip bir düşün materyalleşmiş halidir. Amerika, 3000 yıl önce atalarımızın Attica’nın -Atina’da tarihi bir bölge-sahilinde düşlediği güzellik ve mutluluk düşüdür ve biz, devlerin zamanında doğmamış bebekler olarak hala o amniyotik sıvıda yüzmekteyiz.. Amerika, bizim mutluluk isteyen ve özgür olmaya ant içerek Yeni bir Dünya’ya şiddetli bir arzu duyan tarafımızdır.